Konu: KÖMÜR KIZIN ZİLLERİ... Paz Ağus. 24, 2008 6:05 pm
Her akşam ezanından sonra yüreğim ayrı bir telaşla çarpardı...
Tereyağının içine kardığım, anneannemin kök boyalarıyla al al yapardım
yanaklarımı ve dudaklarımı... Uzaktan silik bir fenerin belli belirsiz
yalpalayan ışığı ve kömür kızın zil sesleriyle yanaşırdı ilk aşkım...
Çocukluğumun en güzel sesiydi "hooooo" diye diklenen, kömür kıza
talimat veren o ses... İlk aşkımı, aşkın ne olduğunu bilmeyen çocuk
titremelerinde yaşadım... Pencereler bu gizli heyecanıma şahitlik ediyordu
etmesine ama, ben açılamıyordum platoniği olduğum kömür kızın yağız
sahibine...
Fehim kömür karası bir kısrakla köyde atarabası taşımacılığı yapan, genç
kızların hayali yağız bir delikanlı idi... Henüz oniki yaşımda kalbiminin
çarpıntılarla tanıştığı çocukluk heyacanımın efendisi... Yıllarca aşk diye
bildiğim duygulu anlarımın peri masalı kahramanı... Aradan uzun yıllar
geçti... Apayrı bir dünyanın içinde, Fehim kıpırtıları tadında, yine
penceremin şahitliğinde gerçek aşkı anlamaya çalışıyorum... Süslü
kozmetik ürünlerinin vazgeçmişliğinde, yaşanan onca acı badirelerin
yıkıkları arasında aynı kalan o heyecanla uyanıyorum güne...
Ötelerden, yıllar öncesinden bir esinti ile hatırlıyorum masumiyeti, aşkı...
Şekiller değişik, ifadeler hala yetersiz... Yıpranmış mihrabımın
restorasyonuna başlıyorum, yapı harcım sadece ifadesinde zorlandığım ve
sadece adını aşk olarak bildiğim, anlatmakta acizlendiğim duygularımla...
Her ayrıntısını içimde dolu dolu yaşadığım, tutsaklığımı anlatamadığım
yüceler yücesi; aldığım nefes kadar içimdeyken, orion yıldızları kadar
uzağımda...
Sana nasıl haykırmalı ey Sevgili? "Ben neyim?" düşünüyorum bazen...
Yunus kadar derviş mi, Karacaoğlan kadar sevdalı mı, Mecnun kadar deli
mi? Onlar bile anlatamamışken aşklarını, onlar bile kifayetsiz kalmışken,
ben "biçare" ne yaparım halime.? Aklıma bir şiir takılıyor, şairin aşka
çaresiz kaleminden;
Seni, anlatabilmek seni. İyi çocuklara, kahramanlara. Seni anlatabilmek seni, Namussuza, halden bilmeze, Kahpe yalana. Ard- arda kaç zemheri, Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu. Dışarda gürül- gürül akan bir dünya... Bir ben uyumadım, Kaç leylim bahar, Hasretinden prangalar eskittim. Saçlarına kan gülleri takayım, Bir o yana Bir bu yana...
Seni bağırabilsem seni, Dipsiz kuyulara, Akan yıldıza, Bir kibrit çöpüne varana, Okyanusun en ıssız dalgasına Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin, Yitirmiş öpücükleri, Payı yok, apansız inen akşamlardan, Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene, Seni anlatabilsem seni... Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır Üşüyorum, kapama gözlerini... (Ahmet Arif)
Ve tüm özlemlerimi yalnızca iki kelimeye sığdırarak diyorum ki; SENİ